18 Aralık 2016 Pazar

Yumruk

Doğduk, mecburuz. Yola düştük artık, geri dönemiyoruz, ancak yoldan çıkabiliyoruz. Dümdüz bir yol değil, ama tek yön; en azından bizim için. yoldan çıkasım da yok, durup izleyesim de. Devam etmek makul. Görmediklerimiz var.

Bekliyorum. Yaklaşan, lakin ne zaman vuracağına dair hiçbir fikrimin olmadığı bir yumruğu bekliyorum. Hepimize atılacak, unutulmuş tanrıların öfkeli haykırışlarını hatırlatacak okkalı bir yumruk. Gelen gideni aratıyor, çok gülmeyelim başımıza birşey gelmesin. Gelecek ama. Gelmesi daha ne kadar sürebilir ki?

Melankolik değilim, yani eskisi gibi bir melankoli değil bu. Ayık ve süreğen bir negatif değer halindeyim, eşik değerin altında olduğum için sesim soluğum hüzünlü. Hafif kasılmalar, bir tür tetani mevcut. Kafam eskisinden daha meşgul, istemesem de az uyuyorum, her yanım kortizol. Boşver, kortizol iyidir, ona karşı durman gerektiğini hatırlatır sana. Büyütmen gerek kendini, bir fanusta değil ama. Strese, öfkeye, umutsuzluğa karşı büyütmen, bunlarla kavga etmeyi öğrenmen gerek. Öğreneceksin, bunu gerçekten istiyorsun biliyorum.

Hayat müşterek gibi duruyor, fakat ikna olamıyorum kendi iştirakımın gerçekliğine. Öyke ki, elimi eteğimi çekesim var tüm paylaşmalardan, sıcaklıklardan. Mecburiyetten, güven arzusundan ötürü olmasın istiyorum sevmeler. Sevme olmuyor da zaten böylesi, emeğe saygı bile olmuyor. Mecbur olmadan istemek gerek, her ne olursa olsun istenen. Yanında olacaksa biri, sana kalkan olduğu için olmamalı. Üzerinde lacivert bir üniforma olmalı insanın; gökyüzünden yapılmalı, bakan görmeli içindeki ilmek ilmek dokunmuş yalnız günbatımlarını. Korkmalı, sonra merak etmeli, ama merak etmeden korkana yol vermeli. 

Toparlanmak gerek. Yumruk gelmeden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder